1.3.1. Sembolik İfadeler
İfadenin değişik formları mevcuttur ve bunlardan biri de sembolik olarak
ortaya çıkan ifadelerdir. Kelimeler, resimler, heykeller, bayraklar bunların
hepsi aklımızdaki düşünceleri sembolize eder[1].
Sembolik ifadeler hem yazılı şekilde hem de sözlü şekilde mevcut olur.
Ama bütün sembolik ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamına girmesi mümkün müdür?
Öyle ki, bazen kişiler kendilerini ifade etmek bakımından ne yazılı ne de sözlü
ifadeler kullanmaktadır. Örneğin, bir hasta düşünelim. Mevcut bütçesi
olmadığından kendisini tedavi edemiyor. Devletten yardım istese de, devlet
herhangi yardımda bulunmaktan kaçınıyor. Böyle durumda kişi, kendisini devletin
Parlamento binasından aşağı atarak canına kıyar. Binadan atmadan önce de
herhangi bir kelime veya söz söylemiyor. Burada aslında belli ifade
vardır. Kişinin kendisine yardım
etmemesinden dolayı ölümünden devletin sorumlu olduğunu topluma göstermektedir.
Başka örnek vermek gerekirse, Gazze’de masum insanlara saldıran İsrail’i
protesto etmek için İsrail bayraklarının yakılması. Aslında bu da insanların ifadesidir.
Sembolik ifadeye örnek olarak AİHM’nin içtihatlarından Vajnai v. Macaristan
kararını gösterebiliriz. Bu kararda başvurucu bir toplantı zamanı Macaristan
Ceza Kanuna göre yasak olan totalirizim sembolü (kırmızı yıldız) kullanması
gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. İfade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğini
düşünen başvurucu Mahkemeye başvurmuştur.
Konuyu ele alan Mahkeme, kırmızı sembolün farklı anlam taşıdığını, başvurucunun
bunu yasal ve barışçıl bir toplantıda kullandığını belirtmiştir. Taraf devletin
bu sembolün ülkede rahatsızlık verdiğine dair herhangi bir esas sunmadığını ve
politik konuşmalarda ifade özgürlüğüne açık olan hallerde sınırlama
getirilemeyeceği değerlendirilmesini yapmış ve ifade özgürlüğü hakkının ihlal
edildiği kanaatine varmıştır[2].
1.3.2. Sanat İfadeleri
İfadeler yazılı ve sözlü olmakla beraber, sessiz düşünceler ve belli
sembollerle de ifade edilebilir. Bu açıdan belirtmek gerekir ki, kişinin kendi
düşüncelerini farklı yolları kullanılarak ifade edebilmesi mümkündür. Bu farklı
yolların tamamını gösteremesek de belli kısmını gösterebiliriz.
Sanat, insanın kendi varlığını ortaya koyma çabasıdır ve bunun sonucu
vuku bulan eylemdir. Bu sebepten sanat özgürlüğü ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmelidir. Sanat, yaratım süreci sonunda oluşan belli ifade
biçimidir ve toplumdaki insanlar arasında iletişim aracıdır. Bu durumda sanat
özgürlüğünü kişisel hak olarak nitelendirmek gerekmektedir. Öyle ki, sanat
özgürlüğünden yararlanan kişi kendi düşüncesini kullanmakta ve ortaya nelerse
çıkarmaya çalışmaktadır[3].
AİHS 10. maddede ifadenin çok özel biçimlerinden biri olan sanat
alanındaki ifade özel olarak veya açık şekilde belirtilmemiştir. Bunun yerine,
sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğü hakkının kapsamı içinde değerlendirilmesi
gerektiği Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesi 2. paragrafında
belirtilmiştir.
“Herkes,
ifade özgürlüğü hakkına sahip olacaktır; bu hak, ülke sınırları dikkate
alınmaksızın, ister sözlü, yazılı ya da basılı, (ya da) sanatsal formada olsun,
isterse de kişinin kendi seçtiği herhangi bir başka yolla/araçla olsun, her
türlü bilginin ve fikirlerin araştırılması, edinilmesi ve yayılması/iletilmesi
özgürlüğünü içerecektir”.
MSHS’de
herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olabileceği, bu hakkın hem yazılı, hem
sözlü, hem basılı, hem de sanatsal formada olabileceği ve kişinin bu yollardan
hangisini seçtiği fark etmeksizin ifade özgürlüğünden yararlanabileceği
belirtilmiştir[4].
Düşünceyi ifade etmeye yarayan her araç koruma altında olduğundan,
sanatsal ifade de düşünceyi ifade etmeye yarayan araçtır ve koruma altına
alınmıştır[5].
AİHM bir içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin artistik/sanatsal
ifadeleri özel olarak zikretmediğini kabul etse de, bu maddenin ifadenin değişik
biçimleri bakımından herhangi ayrım yapmadığını belirtmiştir. Öyle ki, maddi
kültürel, sosyal, siyasal alanlarda sanatsal ifadenin insanlar arasında her
türlü bilginin dolaşımını temin etmesi bakımından 10. madde kapsamında
değerlendirilebileceğine karar vermiştir[6].
Sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini gösteren
diğer karar Alınak v. Türkiye kararıdır[7].
Mahkeme kararında Sözleşme’nin 10. maddesinin artistik ifade özgürlüğü hakkını
içerdiğini ve bunun her türlü kültürel, siyasi ve sosyal bilgi ve fikirlerin
değiş tokuşuna katılma fırsatı yarattığını belirtmiştir[8].
Her devlet kendi anayasasında ifadenin bir türü olarak sanatsal ifade
özgürlüğünü koruma altına almak zorundadır. Sanatsal ifadelerin ifade biçimi
olarak değerlendirmesinde en önemli noktalardan biri kişinin kendi sanatını
yaratmasıdır. Sanatı yaratan kişi, kendi sanat ürününü başkalarına açmakta ve
onların yararlanması için sunmaktadır[9]. Resim, müzik, heykel gibi sanatsal eserler
bazen, yazılı veya sözlü ifadeden daha etkili sonuçlar doğuruyorlar[10].
Sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğünün merkezinde bulunmasının nedeni,
bunların sanat olmasından kaynaklanmamaktadır. Asıl sebep onların belirli siyasi
haberleşme türü olmasıdır. Sanat bir haberleşme aracı olarak görülmüyorsa onu
ifade özgürlüğü ilkelerinin içinde kabul edemeyiz[11].
Sanat eserleri yaratanlar, gerçekleştirenler, dağıtanlar ya da
sergileyenler demokratik bir toplum için gereklilik olan fikir ve görüş alış
verişine katkıda bulunmaktadırlar. İfade özgürlüğü bakımından, Devletin
yükümlülüğü anılan kişilerin ifade özgürlüklerine aşırı derecede tecavüz
etmemektir[12].
Örnek verebileceğimiz diğer bir karar Murat Vural v. Türkiye[13]
kararıdır. Bu kararda 1975 doğumlu olan başvurucu Murat Vural Ankara’da ikamet
etmektedir. 2005 yılının farklı günlerinde farklı yerlerdeki ilköğretim
okullarında Atatürk heykellerinin önüne boya dökmüştür. Ulusal kanun gereği
başvurucu 22 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Başvurucu bu hareketi
ile ülkeyi Kemalist ideoloji ile yönetenleri ve Kemalist ideolojiyi eleştirmek
istediğini belirtmiş ve mahkûm olmasının ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiği
gerekçesiyle AİHM’ne başvurmuştur.
Konuyu ele alan Mahkeme, Sözleşme’nin 10. maddesinin, ifade ve
bilgilerin açıklanması ile beraber bunların iletilme biçimlerini de kapsadığını
belirtmiştir. İfadeler yaygın olarak sözlü veya yazılı olarak ifade edilebilse
de belli fikirler mesajlar, eleştiriler ve ideolojiler farklı yolarla da ortaya
konabilmektedir[14].
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, her ne kadar sanatsal yaratma ile
sanatsal ifade farklı şekilde değerlendirilse de onlar bitişiktirler. Yani, şiir,
müzikal gösteri, skeç sanatsal yaratma iken bunların ifade edilmesi ise artık
sanatsal ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Nitekim AİHM Karataş
kararında şiirinden dolayı cezalandırılan şairin ifade özgürlüğü hakkına sahip
olduğunu belirtmiştir[15].
Sözleşme’nin 10. maddesi bilgi ve fikir alış verişinin
gerçekleştirilmesinde sanatsal ifadeleri de kapsamına almaktadır, çünkü bunlar
bireyin toplumda siyasal, kültürel açıdan bilgi alışverişinde bulunmasına imkân
tanımaktadır. Bir kimsenin kendi sanat eserlerini yaratıp onları topluma
açıklaması veya toplumda bunları sergilemesi demokratik toplumda bilgi
alışverişinde önemli rol oynamaktadır. Dolaysıyla Devletlerin ifade özgürlüğüne
gereksiz yere müdahalede bulunmama yükümlülüğü vardır[16].
Fikirler yapılan çalışmalarla veya herhangi bir sembolik giyim aracılığıyla da
ifade edilebilmektedir[17].
Son olarak bir not olarak eklemek gerekir ki, sanatsal yolla dışa vurulan
ifadeler insanların haklarını ihlal edecek şekilde olmamalıdır.
1.3.3. İfade Özgürlüğü Aracı Olarak Eylemler
Fikirler ve bilgiler konuşma ve yazmanın yanı sıra bazı farklı vasıtalarla
da dışarıya iletilebilir. Bunlardan biri de eylemlerdir. Eylemler iletişimi
ifade etmektedir[18]. Bazen
eylemlerle ifade edilen düşünceler kötü sonuçlara neden olmaktadır. Bu sebepten
eylemelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği
tartışmalı konulardandır. Bunu farklı örnekler vererek gösterebiliriz. Örneğin,
Müslümanlar namaz kıldıkları zaman namazın sonunda parmaklarından birini yukarı
kaldırıyorlar. Müslüman olmayan ve İslami bilgileri zayıf olan pek çok kimse
dışarıdan baktığı zaman bunun anlamını kavrayamaz. Ama bildiğimiz gibi
Müslümanlar bu hareketi yapmakla Allah’ı ve onun peygamberi olan Muhammedi
tasdik etmektedirler. Bir başka örnek vermek gerekirse, bir arkadaşınla
muhabbet edip ayrıldığın zaman “hoşça kal” anlamında el sallamak da bir
eylemdir ve ifade belirtir. Yine başka örnek vermek gerekirse, 22 Mart 2014’de Gaziantep’teki bir mitingde
konuşma yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na Mehmet Yıldız adlı kişi
tarafından ayakkabı atılması. Sonuçta ortada bir iletişim aracı var ve belirli
anlam ifade etmektedir.
Eylemler fiziksel zararlara, mülkiyet kaybına ve yönetim sürecine
müdahaleye neden olduğundan devletler böyle eylemlerin önlenmesi kanaatindedir[19]. Her ne
kadar bunları da dikkate alsak da, eylemlerden dışa vurulan ifadelerden farklı
olarak sözle ve yazıyla gösterilen ifadeler daha etkili sonuçlar doğuracaktır.
1.3.4. İnternet Ortamında Kullanılan
İfadeler
Modern dünyanın getirmiş olduğu yeniliklerden biri de internet ortamında
veya sanal ortamda kullanılan ifadelerdir. Bugünkü toplumun çoğu tarafından
kullanılan Youtube, Facebook, Twitter, Linkedin vd. ortamlar insanların
kendilerini ifade etmeleri açısından en iyi iletişim araçlardır. Her gün birçok
insan bu alanlarda konuşmalar yapmakta, kendi düşüncelerini açıklamaktadır. Bu
ortamlar bazen birçok haberi almamıza yardımcı olmaktadırlar. Ama bu ortamlarda
kullanılan ifadeler çoğu zaman insanların haklarının ihlal edilmesine getirip
çıkarmaktadır. Mahkeme içtihadında internetin ifade özgürlüğü bakımından
önemini aşağıdaki şekilde belirlemiştir:
“İnternet siteleri, büyük
miktardaki verileri saklama ve yayınlama kapasitesi ile bunların erişebilirliği
sayesinde, toplumun gündemdeki olaylara erişimini sağlamaya ve genel biçimde
bilgi alışverişini kolaylaştırmaya büyük ölçüde katkı sağlamaktadır”[20].
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu ortamlarda kullanılan ifadeler başka
insanların haklarını ihlal etmektedir, bazen ise yapılan eleştiriler çok ağır
ve şiddetli olmakta insanlara zarar verebilmektedir. Bu sebeple bu alanda
kullanılan ifadeler bakımından devletler sansür uygulamaktadırlar. Bugün
internet ortamında kullanılan bazı ifadeler şiddet içerikli, aldatıcı, cinsel
yönelimi ihtiva eden veya bir insana karşı hakaret niteliğinde olabilmektedir.
Bunun sonucu bireylerin kişisel hakları ihlal edilmektedir. İnternet kitle
iletişim aracı olması sebebiyle kişilerin kişi haklarının yanı sıra ifade
özgürlüğü hakkı bakımından da önemli rol oynamaktadır. İfade özgürlüğü bakımından
önemi, burada kullanılan ifadelerin içerik bakımından nefret içerikli
olabilmesinden kaynaklanmaktadır.
İnternet
ortamında kullanılan ifadeler AİHM’de birçok karara konu olmuştur. Bu kararlar
ışığında ifade özgürlüğünün sınırları çizilmiştir.
Bahse konu kararlardan biri Ahmet Yıldırım v. Türkiye kararıdır. Bu
kararda başvurucu “Google Sites” sitesini kullanarak akademik çalışmalarını
internet ortamında kendine has bir sitede yayınlamaktadır. Yayınlamış olduğu
bir makalenin Atatürk’ün manevi hatırasına aykırı olduğu gerekçesiyle internet
sitesine erişim yasaklanmıştır.
Konuyu ele alan Mahkeme, Sözleşme’nin 10. maddesinin, yayına getirilen
her türlü ön sınırlamayı yasaklamadığını göstermiş, “koşullar”, “sınırlamalar”,
“engellemek” ve “önleme tedbirleri” gibi sınırlamaların en titiz şekilde
yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Basın
söz konusu olursa, bilgi geçici olduğundan, bilginin kısa süreliğine bile olsa
yayınlanmasının geciktirilmesi, bilginin değerinin ve yararının azalmasına
sebep olur[21].
Devamında Mahkeme, internetin önemini vurgulayarak böyle yayın araçlarına
getirilecek her türlü sınırlamanın, haber
alma ve verme hakkına halel getireceğini belirtmiştir[22].
1.3.5. Siyasi İfadeler
Yaygın olan görüşe göre siyasal ifadenin tanımının verilmesi imkânsızdır
ve bu bakımdan kapsamının belirlenmesi zordur. Söz konusu ifadenin siyasal
ifade olup olmadığı belirlendiği zaman onun içeriğine ve vermiş olduğu zararın
ne olacağına bakılacaktır[23].
Siyasi ifadeler, siyasi konularda ve kamu yararı ilgili tartışmalarda
insanların kendi fikirlerini ifade etmesidir. Siyasi ifadeler genellikle
devlete, kamu kurumlarına, hükümete yönelik eleştirileri içermektedir[24].
Siyasi ifadeler yönetilenler ve yöneticiler
arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi bakımından önemlidir ve bir anlamda
ülkedeki anayasanın uygulanmasına yardım etmektedir.
Siyasi konuşmalardan dolayı getirilebilecek
sınırlamaların, bu sınırlamaları haklı gösterecek güçlü sebepleri olmalıdır.
Bunun nedeni farklı görüşlere hoşgörünün demokratik toplumun, politik sistemin esaslarından
birini oluşturmasıdır[25].
İfade özgürlüğü kapsamında siyasetçiler bakımından daha az
sınırlandırılma uygulanır. Politikacıların eleştirilmesi, etkin siyasal
demokrasinin zorunlu unsurlarından biridir. Bu bir hak olmakla beraber basının
ödev ve sorumluluğu olarak da değerlendirilmelidir[26].
Bu bakımdan herhangi politikacı kamuya açıklamalar yaptığı zaman hoşgörü
göstermek zorundadır. Kişisel haklarının korunması bakımından her ne kadar hak
sahibi olsa da, bu koruma siyasal konuların açıkça tartışılması yararı ile
dengelenmelidir[27].
Siyasi
konularda Hükümetin eleştirilmesine yönelik ifadeler bakımından daha geniş
imkânlar sunulmuştur. Castellis v. İspanya kararında Hükümet söz konusu olduğu
zaman eleştiri sınırlarının bir vatandaş hatta bir politikacı için daha geniş
olduğu belirtilmiştir. Hükümetin yaptıkları veya yapmadıkları sadece yasama
veya yargının değil basın ve kamuoyunun da yakın denetimine tabidir. Ayrıca
Hükümetin üstün konumu karşıtlarının ve medyanın haksız saldırı ve
eleştirilerine cevap vermek açısından başka yolların açık olduğu durumlarda
cezai kovuşturmaya başvurmaktan kaçınmasını zorunlu kılmaktadır[28].
[1] Trager, a.g.e, s. 24
[4] Mehmet Semih Gemalmaz, Ulusalüstü İnsan Hakları Belgeleri, Uluslararası
sitemler, C. II, İstanbul, Legal Yayınevi, 2. Baskı, 2011, s. 116
[5] Vesile Setenay Ersoy, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk
Hukukunda Sanatsal İfade Özgürlüğü, İstanbul, 2010, Yüksek lisans tezi, s.
23
[6] Müller v. Switzerland,
par. 28
[7] Alınak v. Turkey, App.
No: 40287/98, Second Section Judgment of
29 March 2008
[8] Tanju, a.g.e, s. 162
[9] Esra Atalay, Sanat
Özgürlüğü Temel Hakkının Kapsamı ve diğer Temel Hak ve Özgürlüklerle İlişkisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, C. VI, S. 2, İzmir, D.E.Ü
Yayınları, 2004, s. 11
[10] Kasım Karagöz, İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi Kararlarında Sınırlandırılması Sorunu, Doktora tezi, Ankara, 2004,
s. 22
[11] Frederick Schauer, İfade Özgürlüğü: Felsefi Bir İnceleme,
Çev. M.Bahaatin Seçilmişoğlu, Ankara, Liberal Düşünce Topluluğu, 2002, s. 155
[12] Karataş v. Turkey, App.
No: 23168/94, Grand Chamber, Judgment of 08 July 1999, Par. 49
[13] Murat Vural v. Turkey, App.
No: 9540/07, Second Section, Judgment of 21 October 2014
[14] Vural v. Turkey,
Par. 44
[15] İbrahim Kaboğlu, Bilim
ve Sanat Özgürlüğü, İnsan Hakları,
Ed. Korkut Tankurter, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2000, s. 128
[16] Vural v. Turkey, par. 45
[17] Vural v. Turkey, par. 47
[18] Trager, a.g.e, s. 21
[20] Times Newspaper LTD v. The
United Kingdom (No: 1 and 2), App. No: 3002/03, 23676/03, Fourth Section,
Judgment of 10 March 2009, par. 27
[21] Ahmet Yıldırım v.
Turkey, App. No: 3111/10, Second Section, Judgment of 18 December 2012, par. 47
[22] Yıldırım v. Turkey, par.
50
[23] Şahin, a.g.e, s. 352
[24] Oktay Uygun, Avrupa
Birliği Sürecinde Türkiye’de İfade Özgürlüğü, Prof. Dr. Bülent Tanör Armağan, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2004,
s. 754
[25] Beydoğan, a.g.e, s. 81
[27] Oberschlick v. Austria,
App. No: 20834/92, Chamber, Judgement of 01 July 1997, par. 59
[28] Castells v. Spain, App.
No: 11798/85, Grand Chamber, Judgment of 03 April 1992, par. 46-50, Gilles
Dutertre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kararlarından Örnekler, Anakara, Avrupa Konseyi Yayınları, Şen Matbaa,
2007, s. 369
Yorumlar
Yorum Gönder