İfadenin Türleri
1.
İfadenin Türleri
İfadenin türlerini sıralamadan önce şunu belirtmemiz gerekir ki, ifade
özgürlüğü bağlamında kullanılan ifadelerin içeriği tam olarak belli değildir.
İfade özgürlüğünün kapsamına sanatsal, siyasal ve ticari olarak kullanılan
bütün ifadeler dâhildir. Bir ifade değersiz olabilir veya toplum bakımından
yararsız olabilir. Bunun ifade özgürlüğü bakımından önemi yoktur[1].
Mahkeme içtihadında ifade özgürlüğü bakımından düşünceyi açıklamada
kullanılan araç, kullanılan şekil veya içeriği herhangi fark gözetilmeksizin
10. maddenin koruması kapsamına almıştır[2].
AİHS 10. maddesi 1. fıkrasındaki “herkes, görüşlerini açıklama ve
anlatım özgürlüğüne sahiptir” ifadesine atıfla belirtmek gerekir ki, insanlar
kendi ifadelerini dört şekilde açığa vurma imkânına sahiptirler:
a)Yazılı Şekilde
b)Sözle
c)Resimle
d)Başka Yollar
Bu yollar zamana ve koşullara göre değişebilmektedir ve bundan dolayı
sınırlama yapılamaz. İfade etmede kullanılan araçlar, sözlü veya yazılı basın,
radyo, TV, sokak gösterileri, toplantı, dernek, sendika, parti kurma vd.
olabilmektedir. Bu bakımdan Sözleşme’nin 11. maddesi ile bağlantılı olan
davalarda da ifade özgürlüğü söz konusu olabilmektedir.
Yazı şeklinde düşünce: Yazı yabancı dilde veya ölü alfabeyle yazılabilir
veya gizli simgelerden, çizimlerden, resimlerden oluşabilir. Yazı ile açıklanan
ifadeleri belli kişiler de bilebilir. Yazının üzerinde işlendiği nesne farklı
olabilir: kâğıt, taş parçası, ağaç, plastik veya deri[3].
İfadeyi iletmek için kullanılan vasıtalar, radyo ve televizyon gibi
araçlar, her türlü mesaj içeren ifadeler de güvence altındadır. İletilen
bilginin muhtevası siyasi, kültürel, ticari, ekonomik, sanatsal olabilir[4].
AİHM vermiş olduğu kararlarında ticari ifadelerin de Sözleşme’nin 10.
maddesi kapsamında değerlendirileceğini ilişkin içtihat belirtmişse de, böyle
ifadelerin siyasi ifadelere nispeten daha sınırlı bir koruma altında olacağı
açıklanmıştır[5].
İfade özgürlüğü hakkının kullanımı hem tüzel hem de gerçek kişiler için
geçerlidir. Bu ister anonim şirket olsun, ister ticari şirket olsun herhangi
fark yoktur. Bütün kişiler bu haktan yararlanma imkânına sahiptir. Kişi bu
hakkı hangi amaçla kullanırsa kullansın fark etmez[6].
İfadenin farklı biçimler şeklinde olduğunu söylemiştik. Bunları şöyle
gösterebiliriz:
1.1. Sembolik İfadeler
İfadenin değişik formları mevcuttur ve bunlardan biri de sembolik olarak
ortaya çıkan ifadelerdir. Kelimeler, resimler, heykeller, bayraklar bunların
hepsi aklımızdaki düşünceleri sembolize eder[7].
Sembolik ifadeler hem yazılı şekilde hem de sözlü şekilde mevcut olur.
Ama bütün sembolik ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamına girmesi mümkün müdür?
Öyle ki, bazen kişiler kendilerini ifade etmek bakımından ne yazılı ne de sözlü
ifadeler kullanmaktadır. Örnek vermek gerekirse, Gazze’de masum insanlara
saldıran İsrail’i protesto etmek için İsrail bayraklarının yakılması. Aslında
bu da insanların ifadesidir.
Sembolik ifadeye örnek olarak AİHM’nin içtihatlarından Vajnai v.
Macaristan kararını gösterebiliriz. Bu kararda başvurucu bir toplantıda
Macaristan Ceza Kanuna göre yasak olan totalirizim sembolü (kırmızı yıldız)
kullanması gerekçesiyle mahkûm edilmiştir. İfade özgürlüğü hakkının ihlal
edildiğini düşünen başvurucu Mahkemeye başvurmuştur.
Konuyu ele alan Mahkeme, kırmızı sembolün farklı anlam taşıdığını,
başvurucunun bunu yasal ve barışçıl bir toplantıda kullandığını belirtmiştir.
Taraf devletin bu sembolün ülkede rahatsızlık verdiğine dair esas sunmadığını
ve politik konuşmalarda ifade özgürlüğüne açık olan hallerde sınırlama
getirilemeyeceği değerlendirilmesini yapmış ve ifade özgürlüğü hakkının ihlal
edildiği kanaatine varmıştır[8].
1.2. Sanat İfadeleri
İfadeler yazılı ve sözlü olmakla beraber, sessiz düşünceler ve belli
sembollerle de ifade edilebilir. Bu açıdan belirtmek gerekir ki, kişinin kendi
düşüncelerini farklı yolları kullanılarak ifade edebilmesi mümkündür. Bu farklı
yolların tamamını gösteremesek de belli kısmını gösterebiliriz.
Sanat, insanın kendi varlığını ortaya koyma çabasıdır ve bunun sonucu
vuku bulan eylemdir. Bu sebepten sanat özgürlüğü ifade özgürlüğü kapsamında
değerlendirilmelidir. Sanat, yaratım süreci sonunda oluşan belli ifade
biçimidir ve toplumdaki insanlar arasında iletişim aracıdır. Bu durumda sanat
özgürlüğünü kişisel hak olarak nitelendirmek gerekmektedir. Öyle ki, sanat
özgürlüğünden yararlanan kişi kendi düşüncesini kullanmakta ve ortaya nelerse
çıkarmaya çalışmaktadır[9].
AİHS 10. maddede ifadenin çok özel biçimlerinden biri olan sanat
alanındaki ifade özel olarak veya açık şekilde belirtilmemiştir. Bunun yerine,
sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğü hakkının kapsamı içinde değerlendirilmesi
gerektiği Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. maddesi 2. paragrafında
belirtilmiştir.
“Herkes,
ifade özgürlüğü hakkına sahip olacaktır; bu hak, ülke sınırları dikkate
alınmaksızın, ister sözlü, yazılı ya da basılı, (ya da) sanatsal formada olsun,
isterse de kişinin kendi seçtiği herhangi başka yolla/araçla olsun, her türlü
bilginin ve fikirlerin araştırılması, edinilmesi ve yayılması/iletilmesi
özgürlüğünü içerecektir”.
MSHS’de herkesin ifade özgürlüğü hakkına sahip olabileceği, bu hakkın
hem yazılı, hem sözlü, hem basılı, hem de sanatsal şekilde olabileceği ve
kişinin bu yollardan hangisini seçtiği fark etmeksizin ifade özgürlüğünden
yararlanabileceği belirtilmiştir[10].
Düşünceyi ifade etmeye yarayan her araç koruma altında olduğundan,
sanatsal ifade de düşünceyi ifade etmeye yarayan araçtır ve koruma altına
alınmıştır[11].
AİHM bir içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin artistik/sanatsal
ifadeleri özel olarak zikretmediğini kabul etse de, bu maddenin ifadenin
değişik biçimleri bakımından ayrım yapmadığını belirtmiştir. Öyle ki, maddi
kültürel, sosyal, siyasal alanlarda sanatsal ifadenin insanlar arasında her
türlü bilginin dolaşımını temin etmesi bakımından 10. madde kapsamında
değerlendirilebileceğine karar vermiştir[12].
Sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini
gösteren diğer karar Alınak v. Türkiye kararıdır[13].
Mahkeme kararında Sözleşme’nin 10. maddesinin artistik ifade özgürlüğü hakkını
içerdiğini ve bunun her türlü kültürel, siyasi ve sosyal bilgi ve fikirlerin değiş
tokuşuna katılma fırsatı yarattığını belirtmiştir[14].
Her devlet kendi anayasasında ifadenin bir türü olarak sanatsal ifade
özgürlüğünü koruma altına almak zorundadır. Sanatsal ifadelerin ifade biçimi
olarak değerlendirmesinde en önemli noktalardan biri kişinin kendi sanatını
yaratmasıdır. Sanatı yaratan kişi, kendi sanat ürününü başkalarına açmakta ve
onların yararlanması için sunmaktadır[15]. Resim, müzik, heykel gibi sanatsal eserler
bazen, yazılı veya sözlü ifadeden daha etkili sonuçlar doğuruyorlar[16].
Sanatsal ifadelerin ifade özgürlüğünün merkezinde bulunmasının nedeni,
bunların sanat olmasından kaynaklanmamaktadır. Asıl sebep onların belirli
siyasi haberleşme türü olmasıdır. Sanat bir haberleşme aracı olarak
görülmüyorsa onu ifade özgürlüğü ilkelerinin içinde kabul edemeyiz[17].
Sanat eserleri yaratanlar, gerçekleştirenler, dağıtanlar ya da
sergileyenler demokratik bir toplum için gereklilik olan fikir ve görüş alış
verişine katkıda bulunmaktadırlar. İfade özgürlüğü bakımından, Devletin
yükümlülüğü anılan kişilerin ifade özgürlüklerine aşırı derecede tecavüz
etmemektir[18].
Örnek verebileceğimiz diğer bir karar Murat Vural v. Türkiye[19]
kararıdır. Bu kararda 1975 doğumlu olan başvurucu Murat Vural Ankara’da ikamet
etmektedir. 2005 yılının farklı günlerinde farklı yerlerdeki ilköğretim
okullarında Atatürk heykellerinin önüne boya dökmüştür. Ulusal kanun gereği
başvurucu 22 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Başvurucu bu hareketi
ile ülkeyi Kemalist ideolojiyi eleştirmek istediğini belirtmiş ve mahkûm
olmasının ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle AİHM’ne
başvurmuştur.
Konuyu ele alan Mahkeme, Sözleşme’nin 10. maddesinin, ifade ve
bilgilerin açıklanması ile beraber bunların iletilme biçimlerini de kapsadığını
belirtmiştir. İfadeler yaygın olarak sözlü veya yazılı olarak ifade edilebilse
de belli fikirler mesajlar, eleştiriler ve ideolojiler farklı yolarla da ortaya
konabilmektedir[20].
Son olarak şunu belirtmek gerekir ki, her ne kadar sanatsal yaratma ile
sanatsal ifade farklı şekilde değerlendirilse de onlar bitişiktirler. Yani,
şiir, müzikal gösteri, skeç sanatsal yaratma iken bunların ifade edilmesi ise
artık sanatsal ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmektedir. Nitekim AİHM
Karataş kararında şiirinden dolayı cezalandırılan şairin ifade özgürlüğü
hakkına sahip olduğunu belirtmiştir[21].
Sözleşme’nin 10. maddesi bilgi ve fikir alış verişinin
gerçekleştirilmesinde sanatsal ifadeleri de kapsamına almaktadır, çünkü bunlar
bireyin toplumda siyasal, kültürel açıdan bilgi alışverişinde bulunmasına imkân
tanımaktadır. Bir kimsenin kendi sanat eserlerini yaratıp onları topluma
açıklaması veya toplumda bunları sergilemesi demokratik toplumda bilgi
alışverişinde önemli rol oynamaktadır. Dolaysıyla Devletlerin ifade özgürlüğüne
gereksiz yere müdahalede bulunmama yükümlülüğü vardır[22].
Fikirler yapılan çalışmalarla veya sembolik giyim aracılığıyla da ifade
edilebilmektedir[23].
Son olarak bir not olarak eklemek gerekir ki, sanatsal yolla dışa
vurulan ifadeler insanların haklarını ihlal edecek şekilde olmamalıdır.
1.3. İnternet Ortamında
Kullanılan İfadeler
Modern dünyanın getirmiş olduğu yeniliklerden biri de internet ortamında
veya sanal ortamda kullanılan ifadelerdir. Bugünkü toplumun çoğu tarafından
kullanılan Youtube, Facebook, Twitter, Linkedin vd. ortamlar insanların
kendilerini ifade etmeleri açısından en iyi iletişim araçlardır. Hergün birçok
insan bu alanlarda konuşmalar yapmakta, kendi düşüncelerini açıklamaktadır. Bu
ortamlar bazen birçok haberi almamıza yardımcı olmaktadırlar.
Mahkeme içtihadında internetin ifade özgürlüğü bakımından önemini
aşağıdaki şekilde belirlemiştir:
“İnternet siteleri, büyük
miktardaki verileri saklama ve yayınlama kapasitesi ile bunların erişebilirliği
sayesinde, toplumun gündemdeki olaylara erişimini sağlamaya ve genel biçimde
bilgi alışverişini kolaylaştırmaya büyük ölçüde katkı sağlamaktadır”[24].
Yukarıda belirttiğimiz gibi bu ortamlarda kullanılan ifadeler başka
insanların haklarını ihlal etmektedir, bazen ise yapılan eleştiriler çok ağır
ve şiddetli olmakta insanlara zarar verebilmektedir. Bu sebeple bu alanda
kullanılan ifadeler bakımından devletler sansür uygulamaktadırlar. Bugün
internet ortamında kullanılan bazı ifadeler şiddet içerikli, aldatıcı, cinsel
yönelimi ihtiva eden veya bir insana karşı hakaret niteliğinde olabilmektedir.
Bunun sonucu bireylerin kişisel hakları ihlal edilmektedir. İnternet kitle
iletişim aracı olması sebebiyle kişilerin kişi haklarının yanı sıra ifade
özgürlüğü hakkı bakımından da önemli rol oynamaktadır. İfade özgürlüğü
bakımından önemi, burada kullanılan ifadelerin içerik bakımından nefret
içerikli olabilmesinden kaynaklanmaktadır.
İnternet ortamında kullanılan ifadeler AİHM’de birçok karara konu
olmuştur. Bu kararlar ışığında ifade özgürlüğünün sınırları çizilmiştir.
Bahse konu kararlardan biri Ahmet Yıldırım v. Türkiye[25] kararıdır.
Bu kararda başvurucu “Google Sites” sitesini kullanarak akademik çalışmalarını
internet ortamında kendine has bir sitede yayınlamaktadır. Yayınlamış olduğu
bir makalenin Atatürk’ün manevi hatırasına aykırı olduğu gerekçesiyle internet
sitesine erişim yasaklanmıştır.
Konuyu ele alan Mahkeme, Sözleşme’nin 10. maddesinin, yayına getirilen
her türlü ön sınırlamayı yasaklamadığını göstermiş, “koşullar”, “sınırlamalar”,
“engellemek” ve “önleme tedbirleri” gibi sınırlamaların en titiz şekilde
yapılması gerektiğini belirtmiştir.
Basın söz konusu olursa, bilgi geçici olduğundan, bilginin kısa
süreliğine bile olsa yayınlanmasının geciktirilmesi, bilginin değerinin ve
yararının azalmasına sebep olur[26].
Devamında Mahkeme, internetin önemini vurgulayarak böyle yayın araçlarına
getirilecek her türlü sınırlamanın,
haber alma ve verme hakkına halel getireceğini belirtmiştir[27].
1.4. Siyasi İfadeler
Yaygın olan görüşe göre siyasal ifadenin tanımının verilmesi imkânsızdır
ve bu bakımdan kapsamının belirlenmesi zordur. Söz konusu ifadenin siyasal
ifade olup olmadığı belirlendiği zaman onun içeriğine ve vermiş olduğu zararın
ne olacağına bakılacaktır[28].
Siyasi ifadeler, siyasi konularda ve kamu yararı ilgili tartışmalarda
insanların kendi fikirlerini ifade etmesidir. Siyasi ifadeler genellikle
devlete, kamu kurumlarına, hükümete yönelik eleştirileri içermektedir[29].
Siyasi ifadeler yönetilenler ve yöneticiler arasındaki ilişkilerin
düzenlenmesi bakımından önemlidir ve bir anlamda ülkedeki anayasanın
uygulanmasına yardım etmektedir.
Siyasi konuşmalardan dolayı
getirilebilecek sınırlamaların, bu sınırlamaları haklı gösterecek güçlü
sebepleri olmalıdır. Bunun nedeni farklı görüşlere hoşgörünün demokratik
toplumun, politik sistemin esaslarından birini oluşturmasıdır[30].
İfade özgürlüğü kapsamında siyasetçiler bakımından daha az sınırlandırılma
uygulanır. Politikacıların eleştirilmesi, etkin siyasal demokrasinin zorunlu
unsurlarından biridir. Bu bir hak olmakla beraber basının ödev ve sorumluluğu
olarak da değerlendirilmelidir[31]. Bu
bakımdan politikacı kamuya açıklamalar yaptığı zaman hoşgörü göstermek
zorundadır. Kişisel haklarının korunması bakımından her ne kadar hak sahibi
olsa da, bu koruma siyasal konuların açıkça tartışılması yararı ile
dengelenmelidir[32].
Siyasi konularda hükümetin eleştirilmesine yönelik ifadeler bakımından daha
geniş imkânlar sunulmuştur. Castellis v. İspanya[33]
kararında Hükümet söz konusu olduğu zaman eleştiri sınırlarının bir vatandaş
hatta bir politikacı için daha geniş olduğu belirtilmiştir. Hükümetin
yaptıkları veya yapmadıkları sadece yasama veya yargının değil basın ve
kamuoyunun da yakın denetimine tabidir. Ayrıca Hükümetin üstün konumu
karşıtlarının ve medyanın haksız saldırı ve eleştirilerine cevap vermek
açısından başka yolların açık olduğu durumlarda cezai kovuşturmaya başvurmaktan
kaçınmasını zorunlu kılmaktadır[34].
[1] Ulaş Karan, Sanatta İfade Özgürlüğü, Sansür ve Hukuk,
İstanbul, Siyah Bant Yayınları, 2013, s. 6
[2] Şeref Gözübüyük, Feyyaz
Gölcüklü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
ve Uygulaması, Ankara, Turhan Kitabevi, 2011, s. 358
[3] Osman Can, “Düşünceyi
Açıklama Özgürlüğü: Anayasal Sınırlar Açısından neler değişti?”,Teorik ve Pratik Boyutlarıyla İfade
Hürriyeti, Ed. Bekir Berat Özipek, Ankara, LDT Yayınları, 2003, s. 383
[4] Vahit Bıçak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
Kararlarında İfade Özgürlüğü, Ankara, LDT Yayınları, 2002, s. 20
[5] Sunay, a.g.e, s. 33
[6] Gözübüyük, Gölcüklü, a.g.e, s. 360
[7] Trager, a.g.e, s. 24
[10] Mehmet Semih Gemalmaz, Ulusalüstü İnsan Hakları Belgeleri, Uluslararası
sitemler, C. II, İstanbul, Legal Yayınevi, 2. Baskı, 2011, s. 116
[11] Vesile Setenay Ersoy, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk
Hukukunda Sanatsal İfade Özgürlüğü, İstanbul, 2010, Yüksek lisans tezi, s.
23
[12] Müller v. Switzerland,
par. 28
[13] Alınak v. Turkey, App.
No: 40287/98, Second Section Judgment of
29 March 2008
[14] Tanju, a.g.e, s. 162
[15] Esra Atalay, “Sanat
Özgürlüğü Temel Hakkının Kapsamı ve diğer Temel Hak ve Özgürlüklerle İlişkisi”,
Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Dergisi, C. VI, S. 2, İzmir,
D.E.Ü Yayınları, 2004, s. 11
[16] Kasım Karagöz, İfade Özgürlüğü ve İnsan Hakları Avrupa
Mahkemesi Kararlarında Sınırlandırılması Sorunu, Doktora tezi, Ankara, 2004,
s. 22
[17] Frederick Schauer, İfade Özgürlüğü: Felsefi Bir İnceleme,
Çev. M.Bahaatin Seçilmişoğlu, Ankara, Liberal Düşünce Topluluğu, 2002, s. 155
[18] Karataş v. Turkey, App.
No: 23168/94, Grand Chamber, Judgment of 08 July 1999, Par. 49
[19] Murat Vural v. Turkey, App.
No: 9540/07, Second Section, Judgment of 21 October 2014
[20] Vural v. Turkey, Par. 44
[21] İbrahim Kaboğlu, “Bilim
ve Sanat Özgürlüğü”, İnsan Hakları,
Ed. Korkut Tankurter, İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, 2000, s. 128
[22] Vural v. Turkey, par. 45
[23] Vural v. Turkey, par. 47
[24] Times Newspaper LTD v. The
United Kingdom (No: 1 and 2), App. No: 3002/03, 23676/03, Fourth Section,
Judgment of 10 March 2009, par. 27
[26] Yıldırım v.
Turkey, par. 47
[28] Şahin, a.g.e, s. 352
[29] Oktay Uygun, “Avrupa
Birliği Sürecinde Türkiye’de İfade Özgürlüğü”, Prof. Dr. Bülent Tanör Armağan, İstanbul, Legal Yayıncılık, 2004,
s. 754
[30] Beydoğan, a.g.e, s. 81
[32] Oberschlick v. Austria,
App. No: 20834/92, Chamber, Judgement of 01 July 1997, par. 59
[34]Castells v.
Spain, par. 46-50, Gilles Dutertre, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarından Örnekler, Anakara, Avrupa Konseyi
Yayınları, Şen Matbaa, 2007, s. 369
Yorumlar
Yorum Gönder