1.
İfade kavramı
İfade kavramı iki farklı anlamı vardır:
1.Haber veren ve haber alanı gerektiren haberleşme (iletişim) anlamına gelir
2.İletişimi kapsamaksızın belli hareketleri kullanma için
(kendini ifade etme)
İfade hürriyeti, başkalarının hürriyetleriyle, kişisel alanlarıyla sınırlı kalmak koşuluylaherhangi bir kayıtlama altında olmaksızın duygu ve düşüncelerini, herhangi bir yolla açığaçıkarması, başkalarına aktarıla bilmesi şeklinde tanımlana bilir.AİHS. M.10 ( Her fert; ifade e ve ihzar hakkına sahiptir. Bu hak içtihat hürriyetini veresmi makamların müdahilesi ve memleket sınırları mevzubahis olmaksızın, haber alma veya
fikir almak veya vermek serbestîsini ifade eder. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema
işlemlerini müsaade sistemine tabi kılmalarına
mani değildir)
2.Sınırlama:
1.Kanunca öngörülmelidir
2.Demokratik toplumun gerekleri göz ardı edilmemelidir
3.İ.A v. Türkiye davası bakımından
Başvuran dini ve felsefi fikirleri öngören kitap yayınladığından dolayı hakkında İslamdinine, Allaha ve Hz. Muhammed (s.a.s) peygambere karşı saygısızlık içermesi dolaysıyla suçduyurusu açılmıştır. Başvuran ise mahkemede bunların AİHS madde 10.da korunan ifad
e
hürriyetine ilişkin olduğunu ve herhangi bir hakaret içermediğini belirtmiştir. Belirtmek gerekir ki,TCK 175.maddede her bir dine karşı saygısızlık suç olarak nitelendirilmişti.AİHM kararlarında ifade özgürlüğünün kapsamı yalnız zararsız
veya kayıtsızlık içeren
“bilgiler”ve “fikirler” için değil, aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edi
ci olanlar için de geçerlidir.
Bu bakımdan her iki tarafın da bu konuda farklı yaklaşımları öngörülmemiştir. Buradaki esasmesele sözleşmenin 10.maddesinin, 2.fıkrasındaki „
Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu
özgürlüklerin kullanılması, y
asayla öngörülen ve demokratik
bir toplumda…
Suç
işlenmesininönlenmesi, … Ahlakın
korunması [ve] başkalarının şöhret ve haklarının korunması…
İçin
gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” İbaresi
bakımından uyuşmazlıktır. Söz konu olay bakımından önem arz eden, dini inanç ve ifadeözgürlüğüne ilişkin meseledir. AİHM
birçok
kararında ifade özgürlüğünün kullanıldığı zaman başkalarına zarar veren ve saygısızlık içeren ifadelerden kaçınmağı öngörmüştür. Olaydan da bildiğimiz kimi Türkiye Cumhuriyetinin ahalisinin büyük çoğunluğu müslümandır. Bu bakımdan İslam dinine ve onun peygamberine karşı herhangi asılsız ve ahlaki nitelik içermeyenifadelerin kullanılması Müslüman toplumun dini düşüncelerine saygısızlıktır. İnsanlara ifadehürriyetlerini açıklamakta ve ya yaymakta ne kadar geniş bir imkân sağlansa da, demokratik birtoplumda o toplumun ahlaki düşüncelerine saygısızlık oluşturacaksa bu zaman ifade hürriyetininsınırlandırılması öngörülebilir. Her ne kadar, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik unsurları
«demokratik toplumu» meydana getirir
se de, olay bakımından Müslüman toplumu onur kırıcı,şok edici ve kutsal saydıkları insana karşı saldırıyla karşı karşıya kalmıştır. Türkiye devletinin,sosyal bir ihtiyaç nedeniyle kısıtlama getirdiği bu durum, kanunla öngörülmüş, demokratik
toplumun gere
ği açısından meşru orantılı biçimde yapılmış bir durumdur. İfade özgürlüğüneilişkin yakın zamanda Türkiye devletinin Anayasa Mahkemesinin almış olduğu karar önem arzedir. Öyle ki, Twiter kararına esasen
,
İfade özgürlüğü konusunda devletin pozitif ve
nega
tif yükümlülükleri bulunmaktadır. Kamu makamları negatif yükümlülükkapsamında Anayasa‟nın 13. ve 26. maddeleri kapsamında zorunlu olmadıkçaifadenin açıklanmasını ve yayılmasını yasaklamamalı ve yaptırımlara tabitutmamalı; pozitif yükümlülük kapsamında ise ifade özgürlüğünün
gerçek ve
etkili korunması için gereken tedbirleri almalıdır. Bu denge kurulurkenAnayasanın 13. ve 26. Maddeleri
kapsamında kanunen öngörülen sınırlısebeplerle ve meşru amaçlarla, demokratik toplum düzeninin gerekleri
gözetilerek, s
ınırlama amacı ile aracı arasında ölçülü bir dengenin gözetilmesive hakkın özüne dokunulmaması
gereklidir. Genel olarak söylemek gerekir ki,
somut olay bakımından Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından başvuranauygulanan yaptırım meşrudur ve demokratik toplumun gereklerinden dolayı
yapılmıştır. Ama burada söylemek gerekir ki, tamamile kitabın
yasaklanmasıtam öngörülmesi doğru olamaz. Öyle ki, yalnız hakaret niteliğini taşıyan bölümünün kısıtlanması veya aradan kaldırılması suretiyle başvurana karşı
herha
ngi bir yaptırım uygulana bilirdi. Kanaatimce, başvurana karşı, yapılan bumüdahile başvuranın ileride kazanacağı gelirlerinin azalamasana ve nüfusunudüşmesine sebep olmuştur. Şu anki devirde her kes kendisini özgürce belirlemişolduğu dini seçmekte serbesttir. Bununla beraber her hangi bir dini eleştirmekonusunda da herhangi bir müdahaleye tabi tutulamaz. Ancak bu eleştiri açıkçasaldırı niteliğinde olduğundan ve bilgi vermek yerine hakaret içerdiğindendolayı şahsın kendisin ifade hürriyeti olarak değer
lendiremez. Her ne kadar
toplumdaki insanlar bilgi alma, bilgi yayma ve verme bu gelecekteki durumlarıkapsasa da, eleştiri niteliğinden uzak olmamalı, her kesin ahlakına zararvermeyerek olmalıdır. Olayda söylediğimiz kimi, Türkiye Cumhuriyetindeçoğunlukça Müslüman toplum yaşamaktadır ve onlar için Allah,
Kutsal Kitap veHz. Muhammed (s.a.s) peygamber önemlidir
ve kutsaldır
.
Kutsal değerlere karşıyapılan iftiralarla dolu bir fikri bildirme ifade hürriyeti olarak değerlendirilemez.Wingrove v.Birleşik Krallık, Otto
-
Priminger İnstitu v. Avstriya davlarındaAİHM, toplumun duygularına aşırı saldırıda bulunulmasını veya Tanrıya, kutsalşeylere hakareti AİHS m.10‟Nun ihlali olarak değerlendirmiştir.Bu bakımdan,şahsın ifade hürriyetine ilişkin hakkının kısıtlamasını ifade etmesi kanaatimcedoğru değildir
Yorumlar
Yorum Gönder